Kur'an-ı Kerimden Ayetler

 MAKALELER 

NUH'UN GEMİSİ

 


Allahu Teala, Kur'an'da akıl sahiplerine ve düşünenlere hitap eder. İslam alemi, ilimden uzaklaştırılıp tembelliğe, ilmi terk etmeye, itildikden sonra batı hayranlığı aşılandı. Yıllarca batılıların dediklerine ilim diye uydurduklarına inandık. Bazı uydurma batı teorileri o kadar komik ki bizlere hala derslerde okutuluyor, gerçekten okutuyorlar.

 
- Mesela, Amerika kıtasında, Avrupa'nın rüyasında bile görmeye gücünün yetmeyeceği medeniyetler var iken,  güya Kristof Kolomb tarafından keşfedilmiş.


- Ateşin keşfi de yalan... İlk Ademler zamanında yüzlerce yanardağ, devamlı yanmakta olan doğalgaz kuyuları var idi.


- Batılı, “Dünya tepsi gibidir” düşüncesine sahipken, Amerika kıtasının medeniyetleri astronomide zirvedeydiler.


- Newton'un kafasına elma düşmeseydi yer çekiminden de haberimiz yokmuş.


- Arşimed, hamama gitmeseydi suyun kaldırma kuvvetinden mahrum olarak gemi icat edilmeyecekti güya. Oysa Arşimed'den binlerce yıl evvelinde denizlerde kayıklar ve gemiler yüzüyordu. Hatta göklerde ve uzayda bile gemiler vardı. Biz bu teknoloji ile yaklaşık yüz yıldan beri tanışığız düşünün.


İşte biz bu aldatmaca bilgilerle Hz Nuh (a.s.) zamanında taş devrinde yaşanıldığını sanıyoruz. Buna göre de Hz Nuh (a.s.)'un gemisini tahtadan sanıyoruz. Nuh tufanının dünyanın çok büyük bir bölümünü etkilediği bilinmektedir. Dünyada günümüzde yaklaşık bir milyon tür hayvan var. Bunlara böcekleri, kuşları ve balıkları da dahil edersek 20 milyon hayvan türü var.

Hz Nuh (a.s.) gemiye kuşları, böcekleri almadı varsayalım. Unutmayın ki Hz Nuh (a.s.) zamanında yaşayan birçok hayvanın zamanımızda nesli tükenmiştir Geriye kalan bir milyon hayvanı ya da yarısını Hz Nuh (a.s.) nasıl bir gemiye yükledi? Hem de her hayvandan birer çift. Gemi günlerce aylarca kara yüzü görmedi öyleyse gemide hayvanlar için tonlarca et ve ot olması gerekirdi. Bu kadar yükü alacak bir gemi binlerce stadyum büyüklüğüne ulaşır. Ve anlatıldığı gibi tahtadan ve çividen yapıldıysa Nuh as ahşap ve çivi fabrikaları mı kurmuştu?

 

Hz Nuh (a.s.)’un gemisi nasıl bir yapıya sahipti?
 
“Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.” Kamer-13  (TDV meali)
 

Kur'an'ın meali günümüz Arapçasıyla tercüme edilmiştir. Haliyle Kamer suresinin 13. ayeti de yukarıdaki gibi manalandırılmış.
 
“Ve hamelnahu ala zati elvahıv ve dusur” Kamer-13
 
“hamelnahu” “biz yükledik” manasındadır. Yani Allahu Teala, “hayvanları ve insanları gemiye biz yükledik” diyor. “Biz” kelimesi Allahu Teala'nın birçok isminin kudretlerini anlatmaktadır.


“elvahıv” levhalar anlamındadır. Hud suresinde geçen Hz Nuh (a.s.) ile ilgili manalara göre bu levhalar, tahtadan değil erimiş madenlerden yapılmıştır. Ayetin arapcasında tahta kelimesi yoktur.

“dusur” kelimesinin günümüzdeki anlamı, tahtaların rabıtalarının bağlantıları ve perçin mealindedir ancak “dusur” aniden iz bırakmadan gözden kaybolan anlamınada gelir. Bu manlara göre Kamer-13 ayetinin meali şu şekildedir:
 
“biz onları, madeni levhalardan yapılmış ve aniden gözden kaybolan bir gemiye bindirdik”  Kamer-13
 
“Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh'a dedik ki: (Canlı çeşitlerinin)  her birinden birer çift ile -(boğulacağına dair) aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!» Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti.”
Hud suresi-40  (TDV meali)

 
Ayetin orijinalinde, “sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh'a dedik ki: (Canlı çeşitlerinin)”  “-(boğulacağına dair) aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında”  cümleleri yoktur. Bu cümleler ayetin mana akışına göre mealciler tarafından verilmiştir.

Bu ayeti açalım;
 
“Hatta iza cae emruna ve farat tennuru kulnahmil fiha min küllin zevceyniseyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü ve men amen ve ma amene meahu illa kalıl” Hud-40
 
“Hatta iza cae emruna”
= emrim geldi
“farat tennuru” =  farat, ıssız yerlere konan nişan anlamına gelir. tennur, tandır anlamındadır tandır ısı enerjisi üretir ancak ayette Nuhun gemisinin enerji kaynağıdır.
“kulnahmil” = içinden ses gelen manasındadır nahme kelimesidir.
“min küllin zevceyniseyni ve ehleke” = “tüm çiftleri ve ehlini” anlamındadır.
“men sebeka” = “men” o kimse, o varlık demektir. “sebeka” kalıba dökülmüş maden, yarış, süratli anlamındadır. “men sebeka”o gemi, madenden yapılmış süratli anlamınada gelir.
“amen” = mukim olmak, yerleşmek, yani o gemide mukim olmaktır.
“ma” = yayılıp yerleşmek.

Bu anlamlara göre ayetin yakın orijinal anlamı şöyledir:

“emrim geldiğinde, (nuh), kalıba dökülmüş madenden yapılma gövdesinden ses çıkaran ve süratle ıssız yerlere (göklere) gidebilen gemiye ehlini ve hayvanlardan çiftleri yerleştirdi” Hud-40


Arapçada gemi, "sefine"dir. Ayette gemi değil “fülke” kelimesi geçer. Fülke, zamanımızda kayık anlamındadır. İbrahim suresinin 79. ayetinde, Allahu Teala denizde yüzen gemiler için “sefine” tabirini söyler. Kefh suresi, Hud suresi gibi sırlar yüklü surelerde ise “fülke” tabirini kullanır. Aralarındaki fark nedir?


 
 
Hz Nuh (a.s.)'un gemisine kaç çift hayvan sığabildi?

Her peygamberin bir mesleği vardır. Hz Nuh (a.s.)'nin meslek konusu mücerret alemlerdir. Mücerret alemler gözle görülemeyen mikrobiyoloji, hücreler, atom altı yapıları da içerir. Kısaca nano teknoloji, Hz Nuh (a.s.)'nin ilim sahasıdır. Gen ilminin ilk öncüsüdür, Hz Nuh (a.s.)'den sonra bu ilimler Sümerler gibi medeniyetlere intikal etmiştir.


Sümerlerden sonra dünya ilim karanlığına girmiştir Peygamber Efendimizle (s.a.v.) gelen kuran ve İslam bu saklı ilimleri teşvik etmiş bu günün ilminin temelleri islamla atılmıştır.


- Süleyman (a.s.) sebe melikesinin tahtını binlerce kilometreden ışınlayabilen yardımcılara sahipti. Hz. İsa (a.s.) ölüleri diriltme gücüne sahipti.
- Peygamber Efendimiz (s.a.v.) miracı ile kainatın sonsuzluğunda seyahat ederdi.
- İşte Hz Nuh (a.s.) da Genlere, DNAlara hükmedebilen ve madenleri eriterek çeşitli alaşımları elde edip ışık hızıyla gidebilen ve gemileri çekim gücü enerjileriyle çalıştıran ilimlere sahipti.
Hz. Nuh Aleyhiselama verilen verilen tüm yeteneklerin sırrı, Hud suresinin 41. ayetinde geçen FİHİBİSMİLLAHİ kelimesinde saklıdır.
“(Nuh)  dedi ki: «Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.”
Hud-41  (TDV meali)

 
Yukarıdaki meal pek yakın mana vermiyor. Hud-41. ayete şöyle bakabiliriz:
 
“Ve kalerkebu fıha bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbi leğafuru rahıym” Hud-41
 
“fıha bismillahi” = Bismillah kelimesinin varlığında olan ilahi gücün anlatımıdır. Tüm yaradılış ve kainatın kuruluşu Bismillah ile başlamıştır. Allahu teala sayısız isminin kudretini Bismillah ismine tecelli ettirmiştir.
“mecraha” = Bir varlığın kaynadığı çıktığı yer, suyun kaynağı mücerred kaynak, çok ince hat,  yani canlıların ürediği en küçük kaynak yapı GEN anlamınada gelir.
“mürsaha” = Bu kelimenin kökü, İrsa kelimesidir. İrsa, ince uçlu yani iğne gibi bir şeyle itelemek, yerleştirmek anlamındadır. İrsal kelimesi de bu kökten gelir, göndermek anlamındadır.

 


 

Şimdi Hud-41 şu anlama gelir:

“(Nuh), Ğafur ve rahim olan Allahın izniyle, Fiha Bismillahi (isminin sırrındaki İlahi kudretle) (hayvanları) türedikleri mecralarına (Hücrelerine, Genlerine) yerleştirdi. Hud-41


İşte günümüzde genlerin kopyalanması, saklanması aslında bir Kur'an mucizesidir. Hz Nuh (a.s.) Gen ilmi ve Fihibismillahi kelamının sırrı ile milyonlarca hayvanı, ışık hızıyla gidebilen ve bir tür enerji ile çalışan ve çalışırken de gövdesinden hafif bir ses çıkaran aynı zamanda Hz Nuh (a.s.)’un laboratuvarı olan gemiye bu şekilde sığdırmıştır ve Kur'an'ın deyimiyle “amen” yerleştirmiştir. Yani Hz Nuh (a.s.) gemiye hayvanları almamış, onların genlerini almış, tabiri caizse, gemiye bir avuç Gen yüklemiştir.


Ahir zamanda çıkacak olan Dabbe’tül arz, yine kadim zamanda yaşayan dinozorların ve başka hayvanların genlerinin bir araya getirilmesiyle oluşacak olabilir.

 

 

Hz Nuh (a.s.)’un gemisi nerede?
 
“(Nihayet) «Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu)  tut!» denildi. Su çekildi; iş bitirildi; (gemi de)  Cûdî (dağının)  üzerine yerleşti. Ve: «O zalimler topluluğunun canı cehenneme!» denildi.” Hud-44  (TDV meali)


Günümüz Arapçası ile yukardaki mana çıkabilir ama ayete mana eklemeleri var. “Su çekildi; iş bitirildi”, “: «O zalimler topluluğunun canı cehenneme!» cümleleri ayette yoktur bu cümleler meal verenin düşünceleridir.


Tarihte, belkısın tahtı, insanlar, hatta ordular dahi bir yerden başka yere ışınlanmıştır. Bu gerçeği Kur'an ayetlerinden açıkca görüyoruz. O ayetler Allahu Teala'nın sözleridir. Ondan üstün inanılacak başka varlık yoktur. Hz Nuh (a.s.)’un gemisi de, yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığı gibi yeryüzünden göklere ışınlanmış ve tufandan sonra tekrar yeryüzüne bir ışın demeti halinde ip gibi süzülerek eski halini almıştır. Hud-44 ayetinde geminin ışınlanmasına işaret vardır.
 
“Ve kıyle ya erdubleıy maeki ve ya semaü akliıy ve ğıdal maü ve kudıyel emru vestevet alel cudiyyi ve kıyle bu’del lil kavmiz zalimın” Hud -44
 
“kıyle” = düz alan, boş yer, boş alan (gökyüzü)
“erduble” = ağırlık, yük.
“maek” = yayılmak (ışınlanan varlığın cismi uzay boşluğuna yayılır genişler, süratlenince ip gibi uzar anında gözden kaybolur)
“semaü” = gökyüzü, uzay
“akl” = sürmek, ipe bağlamak
“vestevet” = kapalı yer, kapalı kutu (uzay gemisi de, uçaklarda kapalı mekan gibidir.)
“bud” = uzaklaşmak
“cudi” = Cudi dağı, lütfeden, lütufkar.

Ayette geçen kelimelerin bu manaları ile aşağıdaki meal verilebilir.

“Gemi yüküyle beraber gökyüzünün boşluğuna doğru Allah'ın lütfuyla zalimlerden uzaklaştı” Hud-44
 
Hz Nuh (a.s.)’un gemisinin, tufandan sonra dünyaya dönüşünü kamer süresinin 14,15. ayetleri açıklıyor. “İnkâr edilmiş olana (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.”  Kamer-14  (TDV meali)
 
“Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?” Kamer-15  (TDV meali)
 
“Tecri bi a’yunina cezael li men kane kufir” Kamer-14
“kafirlerin gözleri önünde akıyordu” Kamer-14

Akma ile yüzme arasındaki farkı düşünmek size bir ufuk açacaktır,
 
“Ve le kad teraknaha ayeten fe hel mim mudekkir” Kamer-15
 
“kad” = yakınlık
“tereknaha” = miras, bırakıt,
“mim” = içinde sırlar olan, şerh gerektiren.
“müdekkir” = düşünen, derinlemesine düşünen.
 
“düşünenler için bir ayet olarak bıraktık” Kamer-15


Kamer - 15'deki “mim” kelimesi bizi düşünmeye sevk ediyor. Acaba bizlere ibret yada miras olarak bırakılan Hz Nuh (a.s.)’un gemisi bir gün döner mi?
Hz Nuh (a.s.)’un mirası olan Gen ilmi, ahir zamanda ortaya çıktı. Sıra uzay gemisi teknolojisinde… Yakındır…

 

Allah ilmi isteyene ve çalışana verir. Aklınıza, neden bu ilimler İslam alimlerine verilmiyor sorusu gelebilir. Allahu teala buyuruyor ki; “ilmi isteyene, zenginliği istediğime veririm.” İnsanlar arasında ayrım yapmıyor.
 
Cafer İskenderoğlu