Bismillâhirrahmânirrahîm
Necm Suresi 1- 18. ayetleri
1, 2, 3. Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz.
4. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.
5, 6, 7. Çünkü onu güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (Cebrail) öğretti. Sonra en yüksek ufukta iken asıl şekliyle doğruldu.
8, 9. Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.
10, 11. Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.
12. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?
13, 14. Andolsun onu, Sidretü'l-Müntehâ'nın yanında önceden bir defa daha görmüştü.
15. Cennetü'l-Me'vâ da onun yanındadır.
16. Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
17. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
18. Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.
(TDV meali)
“Kabe kavseyn” sırrı.
Kabe kavseyn sırrı, Necm suresinin ilk 18 ayetinde gizlidir.
Bu sırrı kısmen sizlere açmak için, Necm suresinin ilk 18 ayetine başka bir gerçek manası ile bakacağız.
Hz Resulullah Efendimiz (sav) sanıldığı gibi bir defa Mirac etmemiştir.
Allahu Tealanın, Resulullah Efendimize olan sevgisi, şu hadisi kudside derin anlamıyla mevcuttur.
“Levlake levlak lema halaketül eflak” manası;
“Ey Habibim sen olmasaydın bu Kainatı yaratmazdım.”
Allahu Tealanın, Habibine olan bu derin sevgisi, Resulullah Efendimizin beden alemine gelmesinden sonra, Resulullah Efendimizde derin bir hasrete sebeb olmuştur.
Resulullah Efendimizin(sav), Allah aşkı ve hasreti, onu, Nur dağındaki Hira mağarasına çekerek, inziva da Allahu Tealaya olan özlemini artarak yaşamasına sebep olmuştur. Bu hasret karşılıksız değildir.
Resulullah Efendimiz(sav), yaratıldığı andan beri, Elest gününde yaşadığı, Rabbi ile dolu hatıralarını Hira mağarasında derin derin tahayyül etmekteydi.
İşte, Resulullah Efendimiz derin bir Allah hasreti içinde iken, Allahu Teala, Cebraili as, habibine göndererek bu hasreti giderdi.
Cebrail as, hasret gideren ilk ayeti vahyetti. Bu ayet aslında bir davetti. “İkra” kelimesi “oku” manasına geldiği gibi, ayetin o anda ki hitabı Resulullah Efendimiz için özel bir anlam taşıyordu.
“ikra”= yaklaş.
“Ikre' bismi rabbikelleziy halak”
“seni yaratan rabbinin ismiyle yaklaş”
Alak suresi-1
“seni yaratan Rabbinin ismiyle oku” manasıda doğrudur. Bu mana Resulullah Efendimizin aynasında biz kullarına hitaptır. Ancak bu ayetin ilk gelişindeki Resulullah Efendimize olan hitabı; “yaklaş”, “yakınıma gel” emridir. Çünkü Allahu Teala habibinin ayrılık üzüntüsünü gidermek istemiştir.
“Halekal'insane min 'alak”
“insanı yaratan müşkülünü gideren”
Alak suresi-2
Bu ayetin diğer bir anlamıda “insanı alak’tan yaratan” anlamına geldiği gibi, daha birçok anlam taşımaktadır.
“Ikre' ve rabbükel'ekrem”
“ yaklaş, kerem sahibi rabbine”
Alak suresi-3
İşte, Resulullah Efendimizin, Allahu Teala ya hasret yolculuğunu ve miracını Necm suresinin ilk 18 ayeti haber verir.
Müteşabih ayetlerin sayısız manaları vardır. Siz, muhterem okuyucularıma
Necm suresinin 1 ila 18. ayetlerini, Miracın sırlarını açan manaları ile sunuyorum.
Necm suresi 1- 18. ayetleri
Bismillahirrahmanirrahim
1. Ven necmi iza heva
“yemin olsun, aniden uzaklaşan (yükselen) yıldıza”
Bu ayette, “yıldız” kelimesi, Resulullah Efendimizin nur bedenini temsil etmektedir. Resulullah Efendimizin nur bedeniyle aniden ışık hızıyla Sidret’’ül Müntehaya yükselişi anlatılıyor.
2. Ma dalle sahıbukum ve ma ğava
“yeryüzüne yayılmış, yolunu şaşırmış İnsanlara yol gösteren”
3. Ve ma yentıku anil heva
“yeryüzündeki muzdariplere güzel söz söyleyen”
2 ve 3. ayetlerde bahsedilen Allahu Tealanın ayetleridir. O ayetler biz insanlara yol gösterir.
4. İn huve illa vahyuy yuha
“katımızda, o güneş gibi parlayan vahyimizi,”
5. Allemehu şedidul kuva
“şiddetli bir tecelli ile öğrettik”
Miraç ta Allahu Teala, habibi ile cem olmuştur. Bu cem in şiddetli tecellisi ile Resulullah Efendimiz varlığına yayılan ayetleri, Elest gününde olduğu gibi hatırlamış almıştır.
6. Zu mirrah* festeva
“aklın ve mülkün bittiği yerde”
Resulullah Efendimizin miracında ulaştığı yer, yaratılmış tüm galaksilerin ötesinde, yaratılmış hiçbir varlığın olmadığı bir mekandı. Bu mekanda akıllar sükut eder, hiçbir varlık varlığının farkında olmaz. Bu mekan AMA nın kainata olan sınırıdır. Bu sınır düz bir çizgi halinde değildir. Çok boyutlu bir berzahtır. Bu Berzah yaratılma kapısıdır. Elest meydanıdır. Bu mahalde Allahu Tealanın sayısız ŞEN i vardır. (Bkz. Rahman suresi 29)
Oraya bir İnsanın fizik bedeniyle ulaşması mümkün değildir. Nur bedenle ulaşılır. Nitekim Resulullah Efendimiz bu mahale nur bedeni ile ulaşmıştır.
7. Ve huve bil ufukıl a'la
“o ufukta ((sidret’ül müntehada) tüm ihtişamı ile göründü.”
Bu ayete geçen O zamirinde kastedilen, Cebrail as değildir. Bizzat Allahu Tealanın, Resulullah Efendimize göründüğü halidir.
8. Summe dena fe tedella
“sonra tevazu ile eğildi”
Bu ayette Resulullah Efendimizin yüksek bir tevazu ile Rabbine secde etmesi anlatılıyor. Ayetteki “dena” kelimesi “kabarcık” demektir. Su kabarcığı yarım küredir yarım küreye yandan bakarsanız yay şeklindedir. Burada Resulullah Efendimizin nur bedeni, cem olmak üzere kavs haline gelmektedir. Mana aleminde bu hal çok acayip sırlara gebedir.
İnsanın Namazdaki halide böyledir. Secde halindeki insan kabarcık şeklini alır. Eğer insan Namazda masivadan beri olursa bu Miracı kısmen yaşar.
Resulullah Efendimizin, “Namaz Müminin Miracıdır” sözünde bu hale işaret vardır. Ashabı Suffa bu hali bir kere tatdıktan sonra Resulullah Efendimizin kapısında kamp kurmuşlardır.
9. Fe kane kabe kavseyni ev edna
“hemen iki yayın birleşmesi gibi birleştiler”
O secdenin akabinde iki sevgilinin cem olması bu ayetle anlatılıyor. “Kabe kavseyn” sırrı budur. Yaratılmışlar tarihinde ilk defa bir Peygamber Rabbi ile cem olmuştur. Bu hali akıllar almaz. Bu halin ayetle anlatımı çok sırlarla doludur. Hayal etmek mümkün değildir. İki yay yada iki yay eğrisi yüz yüze birleşince oval bir şekil alır. bu hal “kabe” kelimesi ile anlatılmıştır. “kabe” kelimesi yumurta yani oval anlamındadır. Bu anlatımlar, asıl hali anlatmak için remz edilmiştir. Anlaşılması gereken hal, Resulullah Efendimzin nurunun Allahu Tealanın nurunda yok olmasıdır. Ancak bu mahvolmada Resulullah Efendimizin bilinci kaybolmamıştır.
10. Fe evha ila abdihi ma evha
“hemen kuluna vahyini yaydı”
Resulullah Efendimiz, Ayetlerin tamamını bu halde iken hal olarak yaşamıştır.
11. Ma kezebel fuadu ma raa
“gönlü gördüklerini yalanlamadı”
12. Efe tumarunehu ala ma yera
“kalem gibi büküldü”
Bu ayet, Resulullah Efendimizin cem halinden, Allahın izniyle tekrar ayrılışını anlatır. Vahyi aldıktan sonra cem deki nur bedeni tomar gibi bükülüp kalem şekline geliyor.
13. Ve le kad raahu nezleten uhra
“son menzilini gördü”
Resulullah Efendimiz, burada Sidrenin yanında bulunan Cennet’ül meva’yıda gezip son menzilini seyretmiştir.
14. Inde sidratil munteha
“sidretül müntehanın yanında da görmüştü”
Resulullah Efendimiz, Elest günündede Cennet’ül meva’yı görmüştü
15. Indeha cennetul me'va
“(sidretül müntehanın) yanında cennetül meva vardır”
16. İz yağşes sidrate ma yağşa
“sidreyi rahmeti sarmıştı”
Allahın rahmeti, önce Resulullah Efendimize olan sonrada tüm yarattıklarına olan sevgisidir. Bu sevgi Sidreyi ve Sidreden sonra başlayan Kainatı sarmıştır.
17. Ma zağal besaru ve ma tağa
“gördüklerini gönlü aldı (kabullendi) (şaşırmadı)”
18. Le kad raa min ayati rabbihil kubra
“yemin olsun yeteri kadar Rabbinin büyük ayetlerini gördü”
Resulullah Efendimiz, orda gördüğü büyük Ayetler Kuranın içinde gizlenmiştir. Bu Ayetler Allahu Tealanın sayısız sırlarını barındırır.
Cafer İskenderoğlu