Kur'an-ı Kerimden Ayetler

 LEDÜN DAMLALARI 

KARANLIK MADDE, KARANLIK ENERJİ

FİHİBİSMİLLAHİ
Bismillahirrahmanirrahim
Rahman Suresi
1-    Er rahman
Allah’u Teala’nın Rahman ismi ve bu ismin haiz olduğu sıfatları, kuvvetleri ve güçleri tüm kainatı kaplamıştır. Bu günkü bilimin, sırrını çözemediği Karanlık madde olarak bilinen ‘ki bu madde değildir’ Allah’u Teala’nın Rahman sıfatı ve ismidir. Karanlık enerji diye bilinen güç ise Allah’u Teala’nın Rahman isminin güç ve kudretidir. Rahman kainatın sonsuzluğunun her noktasında var olduğu gibi kainat içindeki evrenlerin her zerresinde de vardır.
 Ama halindeyken Allah’u Teala’nın sayısız isim ve sıfatları Ama’da gizlidir. Kainatta hiçbir varlık yaratılmadığı için zuhura gelmemiştir. İlah, Zatından Zatına tecelli edince Ama’da ilk zuhur eden isim Allah ismidir. Allah ismi ile İlah her an yaratma halinde olduğu için ve her an yeni bir tecelli ile tecelli ettiği için kainatın tamamını ve içindeki her varlığı idare eden yaratılanları sınırsız muhtevasına alıp onları sevk ve idare eden dengede tutan belirli ölçü ve zamanlarda hareket ettiren ve kainatı genişleten İlahın, Rahman ismi ve sıfatıdır. Bu hususla ilgili ayet şöyledir; Taha suresinin 5. ayetinde Allah’u Teala şöyle buyurmuştur:
 
“Rahman arşa istiva etmiştir”. İşte Rahman ismi ve sıfatının özelliği budur. Rahmanın arşa istivasının anlamı şudur: Kainat içerisinde bulunan her varlığın zerresinde bölünmeden ve sınırsız olarak Rahman vardır. ‘İşte bu Karanlık madde ve enerji olarak bilinen Rahmandır’. Bir örnek verirsek; şekerin bir bardak suya atılıp şekerin tadının suyun her zerresinde bulunması, şekerin suya istivasıdır. İşte Rahman isminin sıfatı her varlıkta ve her boşlukta vardır. Haliyle Rahman, İnsanında her zerresindedir. Bu sebeple Nefsini Ruh’unun emrine veren Rahman’ın ilimleriyle baş başa kalır. Çünkü Ruh İlahın Hay sıfatının aslıdır. Ruh konusunu ilerleyen bölümlerde detaylarıyla açıklayacağız İnşallah. Kuran ilminin ayetlerin tamamı Rahmanın ukdesinde olan Levh-i Mahfuzdadır.
Sayısız ayetleri olan Kuran’ın Peygamber Efendimize inen 6236 ayetin kalan sayısız cümleleri işte o Levh-i Mahfuzda kayıtlıdır.
2-    Allamel Kuran
 
“ Kuran’ı öğretti.”
Allah’u Teala’nın Zatından Zatına tecellisinden sonra, nur bedendeki insanların tamamını Ademlerin zürriyetine yerleştirmeden önce huzurunda toplayıp, Rahman sıfatıyla Kuranı önce İnsanlara, daha sonra kainattaki tüm varlıklara yüklenebilecekleri kadar yüklemiştir. İşte bu ayette geçen “Kuran’ı öğretti” cümlesinin anlamı budur. Rahmanın arşa ve arşın içindeki tüm varlıklara istivası, aynı zamanda bu varlıklara Rahman tarafından Kuran’ın vahiy edilmesidir. Bu sebeple kainattaki canlı cansız her varlık görevinin icrasını Rahmandan öğrenmiştir Rahman en çok ayeti İnsana öğretmiştir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz buyurur ki:
“ İnsan ve Kuran ikizdir.”
İman etsin yada etmesin her insanın ve her varlığın aslı Kurandır ve O varlıklarda Rahman vardır.
 
3-    Halekal insan
 
“ İnsanı yarattı.”
Allah’u Teala elest gününde nur bedendeki insanları, önce Adem’in bedenine zürriyet olarak yerleştirmiştir. Bu insanlara da Rahman istiva etmiştir. Her insan az önce bahsettiğimiz gibi vahyini almıştır. Daha sonra Adem bedeni Allah’u Teala’nın ol emriyle bir anda trilyonlarca Adem olarak zuhur emiştir. İkinci bir ol emriyle o trilyonlarca Adem’in bedenlerinden eşleri, bir anda o bedenlerden zuhur etmiştir. Çünkü “biz her şeyi çift çift yarattık.” ayeti gereği Adem ve eşinin tek olması mümkün değildir. Sonraki aşamalarda her Adem kendi sülbünün yerleşeceği cennetlere yerleşmiştir ve ardından cennet alemlerinden tekamül eden Ademler ve eşleri kendi nesillerini yayacakları gezegenlere indirilmiştir ve bu olay Allah katında her an tekrarlanmaktadır. Yani ilahın huzurunda her an elest hitabı, her an yeni âdemler ve eşlerinin yaratılması her an cennetlere indirilmesi ve her an gezegenlere indirilmesi devam etmektedir. Bu devinim Rahman suresinin 29. ayetinde anlatılmaktadır ve bu devinim Allah’u Teala’nın dilediği kadar sürecektir. Ayetlerden anlaşıldığına göre kainatın genel kıyametinde Allah’u Teala yaratma halini başka bir şekle döndürerek insanlık alemini yepyeni bedenlerle yaşayacağı cennetler ve cehennemlere yerleştirecektir. Ancak yine Rahman suresinin 29. ayeti gereği Allah’u Teala’nın her an bir şende yaratma hali devam etmektedir. Her şeninde yeni bir evren yaratır ve bu evrenlerin içini başta İnsan olmak üzere çeşitli galaksiler, gezegenler, yıldızlar ile donatır. Ve bu galaksiler içerisinde İnsan yaşamına uygun olarak yarattığı gezegenlere her an sayısız Adem gönderir. Allah dilediğini yapar. Bu konudaki birçok hadis-i şerif maalesef kitaplardan kaldırılmıştır. İnsanların nefsine hitap eden hadisler uydurulmuştur. İlim içeren hadisler gizli eller tarafından örtülmüştür. Ancak çok eski alimlerin kitaplarına geçmiş bazı hadisler vardır. Muhyiddin Arabî hazretlerinin Dürri meknun kitabında ademlerle ilgili şöyle bir hadisi şerif yer almaktadır:
“Hazret-i Ali (r.a) Resulullah’a Arş’ın ululuğundan sual sordu. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
’ Ya Ali! Öyle ulu şeyden sual sordun ki. Ya Ali! Arşın üç yüz altmış bin ayağı vardır. Her ayağın arasında üç yüz altmış bin alem vardır. Her alemin içi meleklerle doludur. Onlar, Hak Teala’ya gece ve gündür istiğfar ederler. Sevabını Ebu Bekir’e Ömer’e ve Osman (r.a)’a bağışlarlar. Ya Ali! Yine üç yüz altmış bin alem vardır. üç yüz bin ayağının altında içi insan doludur. Hak Teala, onları sevmeyenlere lanet etmelerini emretmiştir.’”
Bu hadiste de anlaşıldığı gibi şu an var olan kainatımızda milyarlarca gezegende İnsan yaşamaktadır. Ve bu gezegenler çok çeşitli bitki ve hayvanlarla, denizlerle ve ırmaklarla tezyin edilmiştir. Ve bu ademlerin nesillerinde  bizden teknik olarak bizden çok çok ileride ve geride olanlar mevcuttur. Bu konuda kitabımızın Hz Peygamberimizin kainattaki Peygamberliği bölümünde detaylarıyla değineceğiz.
 
 4- Allamehul beyan
 
“Rahman İnsana Kuran’ı açıklamayı öğretti.”
Bu ayetin manası şudur; İnsan önce kendi nefsindeki ayetleri öğrenir, anlar, tefsir eder. Sonra kainattaki ötelerdeki ayetleri öğrenir, anlar, tefsir eder. “İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki onun (Kuran'ın) gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması, yetmez mi? “  (Fussilet suresi 53)
Ancak ondan sonra Kuran’ı Kerimdeki ayetlerin derinlerini anlamaya başlar. İnsana bu hal Rahman tarafından verilmiştir. İnsanın varlığındaki, kainattaki, Kuran’ı Kerimdeki ayetlerin açıklanmasını ve manalarını Rahman öğretmiştir. Her insana düşen görev sınırsız bir imanla Allah’a bağlanıp ve Allah’ı zikrederek bu bilgileri hatırlamaktır.
İnsan ve tüm mevcudat yaratılışlarıyla zaten ayetler topluluğudur. Kendi varlığındaki ayetleri anlamayan, inandığı dinde kendine sert sınırlar çizer ve iç aleminin açılımı mümkünsüz hale gelir. Bu tür insanlar kendi iç alemlerini ve ilimlerini geliştiremezler. “Allamehul beyan” ayetini yaşayamazlar. Çünkü her ayetin kendine has bir hayatı ve bedeni vardır. O ayetlerle dost olmayanlar ayetlerin beyanını bilemezler. Böyle cahil kalan insanlar, hangi dine mensupsa o dinin softası olur ve inandığı dini fanatik bir şekilde tutar. Dinini anlamadan Alimlere ve insanlara düşman kesilirler. Din ilminin vermiş olduğu güzel ahlaktan ve yumuşak tavırlardan yoksun kalırlar. Görünüşleri insan olsa da batınlarındaki insanı ortaya çıkaramazlar.
Dünyamızın üzerinde yıllardır yaşanan din kavgalarının, mezhep kavgalarının ana sebebi bu fanatikliktir. Her varlığa Kuran gözüyle bakamayan barışı, huzuru ve ilmi bulamaz. Onların nefislerini kıskançlık ve haset komuta eder.
 
5-    Eş şemsu vel kameru bi husban
 
“Güneş ve ay bir hesaba tabidir.”
Yani kainatın içinde var olan her gezegen, yıldız ve diğer varlıklar, varlıklarına istiva eden Rahman’ın kontrolündedirler. Rahman hangi gezegenin hangi hızla kendi etrafında ve bağlı bulunduğu sistem etrafında döneceğini, hangi evreleri nasıl yaşayacağını, gezegen özelliklerini, belli bir hesap ve denge üzerinde tutar. Çünkü Rahman Arş’a istiva etmiştir.
 
6-    Ven necmu veş şeceru yescudan
 
“ (bütün) Yıldızlar ve şeceresi (yıldız soyları) Allah’a secde ederler.
Kainat içerisinde var olan galaksilerin ve galaksilerin içerisindeki tüm gezegenlerin ve yıldızların Rahman’ın emrinde olmaları, Rahman’a secdeleridir. Çünkü Rahman’a itaatte ibadettir. Bu ayetteki “yescudan” kelimesi yıldızların ve sayısız gezgenin Allah’a ibadet ettiklerini beyan ediyor. Kainat içindekilerinin bu secdeleri, yani ibadetleri olmasaydı, tüm yıldızlar ve gezegenler kainatta başıboş olarak dolaşır, birbirlerine çarpar ve kainatta büyük bir kaos olurdu.
 
7-Ves semae rafeaha ve vedaal mizan
 
“ve kainatı (semayı) yükseltti ve kainata denge koydu.”
Allah’u Teala her an yaratma halindedir. Haliyle kainatta her an yeni varlıklar yaratılmaktadır. Bu varlıkların (güneşler,yıldızlar, aylar, gezegenler, galaksiler.. vb.) hareketlerinden dolayı birbirlerine girmemesi için Allah’u Teala, galaksileri kainat içerisinde birbirinden uzaklaştırmaktadır. Kainat boşluğu sonsuzdur. O sonsuzluğun içerisinde, gezegenlerin galaksilerden uzaklaşması, Kuran-ı Kerimde göğün genişlemesi olarak anlatılmıştır. Bu konuya ilişkin ayet, Zariyat suresi 47. ayettir. Bu ayeti kerimede Allah’u Teala söyle buyuruyor:” Kainatı biz yarattık elbette kainatı genişleten biziz.”
Yeri gelmişken Kuran-ı Kerimin bir çok yerinde geçen “biz” kelimesini açıklayalım; bilindiği üzere Allah-u Teala tektir eşi, benzeri, ortağı yoktur. Bazı ayetlere “biz” hitabıyla başlamasının hikmet ve sebepleri şudur: Allah-u Teala kainatı ve içindekileri yaratırken, bu varlıkları kendi varlığından yaratıp, sayısız isimleri ve bu isimlere has kudretleriyle ve ilimleriyle desteklemiştir. Örnek verecek olursak; kainata istiva eden Rahmandır. Bu istivasıyla bütün kainatı dengede tutmaktadır. Kainattaki canlı cansız tüm varlıklara, hareketlerini ve görevlerini belleten Rab’dır. Bu varlıklardaki sırları gizleyen Settar’dır. Kainat içindeki canlı varlıkların rızıklarına göre Rezzak’ tır. Onların ömürleri bitince Kahhar’dır. İşte bu sebeple Allah-u Teala kainatta yarattığı varlıklara tecellilerinde bir çok isim ve kudretiyle destek olur. İşte Allah-u Teala’nın bu hallerini anlatan sureler ve ayetler ”biz” kelimesiyle başlar. Bu hal, Allah’u Teala’nın bir çok esmasının bir arada müdahale ettiğinin delilidir. “Biz” ile başlayan ayetlere tefekkür edildiği zaman, o vahiylerin altında, Allah’u Teala’nın bir çok esma ve kudretini görürsünüz.
 
8-    Ella tatğav fil mizan
 
“Kainattaki dengeyi bozmayın”
Yukarıda anlattığımız gibi kainat içindeki canlı ve cansız varlıkların tamamını Rahman dengede tutar. Bu denge sadece kainattaki gezegenlerin yörüngesel, ağırlık, hareket, zaman dengeleri değildir . Aynı zamanda kainatta Allah’a halife olan insanların, yaşadıkları gezegenlerde, tabiatın dengesi ve insanın kendi varlığındaki ilim, akıl, nefis gibi çeşitli dengeler mevcuttur. İnsan bu dengeleri, cehaletinden dolayı bozmaya meyillidir. Zamanımızda görüldüğü gibi dünyamızın ekolojik dengesi bozulmuş ve dünyamız çeşitli felaketlerle karşı karşıya kalmıştır. Eğer insan daha ileri giderek, çok güçlü bir atom bombasıyla dünyayı dağıtacak olursa, güneş sistemi dağılama sürecine girer. Güneş sistemindeki gezegenler yörüngelerinde fırlar. Bu Güneş sistemi örneği atom bombasında mevcuttur. Bu atom bombasının patlamasına sebep olan uranyum elektronlarının, yörüngelerinden saptırılmasıyla başlar. İşte dünya parçalanıp dağıldığı zaman Güneş sisteminde aynı reaksiyonu gösterir. Bu reaksiyon gezegenlere de yansır. İşte Allah’u Tela’nın “sakın dengeyi bozmayın” ayeti altında bu sır yatar.
İnsandaki dengelerden biride iman dengesidir. Bilimle iman etmek insanı dengede tutar. Fanatik iman ise insanları kargaşa ve bozgunculuğa sürer.
 
9-Ve ekıymul vezne bil kıstı ve la tuhsirul mizan
 
Rahman suresinin 9. ayetine her ne kadar ”ölçüyü adaletle tutun eksik tartmayın” şeklinde manalandırılmışsa da yukarıdaki ayetlerde göklerin dengesinden bahseden ayetlerin manalarını tamamlamıyor bu ayetin Arapça orijinalinde “ekimul” kelimesi neticesi, sonu olmayan, sonsuz anlamına gelmektedir. Bu kelime sonsuz olan kainatı anlatmaktadır. Bu ayetin bir manası da şudur:
“ sonsuz kainatın içindeki varlıklara belirli ölçüler içerisinde ağırlıklar, düzen ve denge verdik.”
Bu ayet Allah’u Teala’nın kainatı ve içerisindekileri nasıl titiz bir yaratılışla düzenlediğinin delilidir. Aynı titiz yaradılış, düzen ve denge insanda da mevcuttur.
 
10-Vel erda vedaaha lil enam
 
”yeri,(dünya türü hayat olan gezegenler) canlılar için yaratmıştır”
 
11-Fiha fakihetuv ven nahlu zatul ekmani
 
“orada meyveler çeşitli bitkiler yaratmıştır.”
 
12-Vel habbu zul asfi ver rayhan
 
“ yaprakları ve taneleri hoş kokan bitkiler vardır.”
 
13-Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani
 
“sizler için yerleri ve gökleri yaratan ilk yaratılışta size adem şahsında her ilmi öğreten, yol gösteren, sizi düzenleyen, sizi dengeli kılan ve sizler için yeryüzünde sayısız nimetler yaratan Allah’ı yalanlayabilir misiniz”
 
14-Halekal'insane min salsalin kelfahhari
 
Bu Ayeti Kerimeye mealciler şu manayı vermişlerdir: “ Allah insanı pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.”
Bu ayetteki bir başka mana şudur: Tin suresini hatırlarsanız orada Allah’u Teala şöyle buyurur: “ incire, zeytine, sina dağına ve şu emin beldeye yemin ederim ki biz insanı en güzel takvim (yaratılış sıralamasıyla) yarattık”  işte Rahman suresinin 14. ayeti de bu manaya gelir.
İnsanı, Allah’u Teala (meleklere karşı) övüneceği zincirleme bir sırayla yaratmıştır. Bu yaratılış sıralaması nurdan hücreye 6 aşamadır. Buna “salsala” denir. Bu da İlahi kudrettir. “ salsalatul ceresin”  bir manası da yankılanarak tekrarlanan ol emridir. Bu şiddetli yankılar İnsanın tekrarlanan yaratılışı anlamına da gelir. Bazı alimler “salsala”yı şöyle açıklamışlardır: “ salsalatül cerez” İlahi kudrete ait sıfatın şiddetli bir şekilde görülmesidir. Bir başka manası da İlahi heybetin meydana çıkmasıdır. Allah’u Teala Bakara suresinin 30. ayetin de şöyle buyuruyor:” hatırla ki Rabbin meleklere: ben kainatta bir halife yaratacağım dedi.” İşte “ salsalatül cerez” Allah’u Tealanın ilahi heybeti İnsanın yaratılışından meydana çıkmıştır. Bu sebeple Allah meleklere insana ( ademe) secde edin demiştir ve Allah’u Teala meleklere karşı insanla övünmüştür. Bu ayetteki “min salsalin kel fahhari” cümlesinin bir manası da budur. İşte manalarda açığa çıkınca bu ayetin manası şöyle olur “ biz insanı İlahi heybetimizden övünerek yarattık.
 
15-Ve hale kalcanne min maricin min narin
 
“cinleri öz ateşten yarattı”
Yani cinleri bizim bildiğimiz enerjilerin ötesinde olan ışığın yoğunlaşmasından meydana getirdiği enerjiden yarattı.
 
16-Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani
 
Bu ayeti kerime Rahman suresinde tekrarlanan bir ayettir manası; yukarıda geçen Rahman 13. te geçen mananın aynısıdır.
 
17-Rabbulmeşrikayni ve rabbulmağribeyni
 
“ İki doğunun ve iki batının Rabbidir”
Bu ayeti kerime de iki doğu ve iki batı bir çok manaya gelir. Bu ayeti orjinalinden açarsak meali şöyledir:
“ iki batının rabbidir iki doğunun Rabbidir.”
Bu ayetteki “iki” birden fazla anlamına gelir. Sadece “iki” anlamında değildir. Saffat suresinin 5. ayetinde Allah’u Teala şöyle buyuruyor:
“Allah kainatın ve içindekilerin Rabbidir ve bütün doğuların Rabbidir.” Bu ayette anlaşılıyor ki Allah’u Teala sayısız doğunun ve sayısız batının Rabbidir. Bu ayetin bir anlamı da şudur: kainat içerisinde olan insanların yaşadıkları sayısız gezegenlere işaret eder çünkü bu gezegenlerde hayat için güneş lazımdır. Bu sebeple her gezegende muhakkak doğular ve batılar olacaktır. Başka bir anlamı insanın 6 aşamalı yaratılışında gizlidir. İnsanın ilk yaratıldığı hali nurdur ki bu ilk doğusudur. Nurdan batar enerjiden doğar, enerjiden batar balçıkta (atom elemanlarını meydana getiren en küçük yapı taşıdır.) doğar, balçıktan batar atomda doğar, atomda batar molekülde doğar, molekülde batar hücrede doğar, hücreler toplanıp anne rahminde bir çiğnem et parçası olur bu da hücreden batış beden alemine doğuştur. Bir başka manası; insanın batınen Allah bilincine yükselirken cehaletten batar ilimde doğar. Bu halde yükseldiği her manevi basamak batılar ve doğulardır. Bir manası da şöyledir, insan bir dünyada batar başka bir dünyada doğar ve bu da Zümer suresinde açıklayacağımız gibi 16 defa tekrarlanır. Bu hal reenkarnasyon değildir ayrı ayrı gezegenlerdeki İnsanın tekamülüdür. Bu süreçte insanlara ve kainata bunları öğreten Rabbimizdir. Bu manada Rabbimiz, sayısız doğunun ve batının Rabbidir.

Allaha emanet olun
Dua edin
Cafer İskenderoğlu