“Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân”
Rahmân Suresi içerisinde 31 defa tekrarlanan ayettir. Bu ayet tekrar gibi görünse de önceki ayet veya ayetler üzerinden Allahü Teâlâ'nın bizlere uyarılarını iletir. Şeklen tekrar görünse de hakikat da farklı manalara sahiptir. Ayetin genel manası; “Bu kadar ilmi size verdiğimiz halde hâlâ bunlarla neden iştigal etmezsiniz?” anlamındadır. Allahü Teâlâ'nın ilimleri en büyük nimetlerinden birisidir.
Allahü Teâlâ sureleri içerisinde bir ayeti bu kadar sık söylüyorsa mutlaka altında hikmetleri vardır ve bizim de bunlar üzerinde durup düşünmemiz lazımdır:
“Bunlara şahit olduğunuz halde, bu bilgileri bildiğiniz halde neden onunla amel etmez ve o noktaya gelmezsiniz? Rabbinizin nimetlerini gördüğünüz, bildiğiniz halde onları nasıl yalanlarsınız?”
Allahü Teâlâ ayetteki “yalanlama” kelimesi ile insanın oradaki cehaletini ortaya koyuyor. Yalan; bir gerçeğin üstünü kapatmak veya olmayan bir şeyi varmış gibi göstermektir. Unutkanlık da bir manada örtülü yalanlama bir manada da üstü kapatılmış, körlenmiş demektir.
“Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân”; “Yaratılış gayenden, yaratılış yapından uzaksın. Biz seni bu kadar ilimle donattık, seni kâinatı yaydık. Sana Rahmân halimiz ile istiva ettik ve seninle beraber Rahmân halimizle varlık âleminde yürüyoruz. Bu halde yapman gereken şeyler varken sen bütün hayatını iğne deliğinden baktığın hal ile gördün. Varlık âleminde zerre bile etmeyen varlıklar biriktirdin, onları bir araya koydun ve onlarla avunmaya çalıştın. O yüzdendir ki Rabbinin sana öğrettiği büyük ilimleri ve İnsan-ı Kâmil hallini, Halife halini fark etmedin, görmedin ve o görevlerini yapmadın. Böylelikle sen onu yalanlayanlardan oldun.”
“Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân” ayeti insanın her gün ayna karşısına geçip kendine söylemesi gereken bir ikazdır. Elest gününde, ilk hitap gününde Allahü Teâlâ “Ben sizin Rabbinizim” dediğinde bizler de “evet sen bizim Rabbimizsin, biz seni tanıdık kabul ettik” dedik fakat bizler yeryüzüne geldiğimizde bu sözlerimizi unuttuk. Allahü Teâlâ Rahmân Suresi ile bize tekrar tekrar o halimizi hatırlatıyor ve; “Sen Rabbin ile olan irtibatını, iştigalini, o gün beraber hem cem halini yalanladın, unuttun” diyor...
“Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân”; “Bu halleri yaşadığınız halde, biz Elest'e size kendi yaratılışınızı ve kâinatın yaratılışını, onun tüm inceliklerini ve bilgilerini de gösterip işlediğimiz halde, bu bilgileri sizlerin kendi Levh-i Mahfûzlarınız olan genlerinize satır satır yazdığımız halde bunları hatırlamak için niye çaba göstermiyorsunuz? Esfel-i safilinden insan makamına çıkmak için, gerçek manada insan olmak için, gerçek manada kâinatta veya bulunduğunuz yerde Allahü Teâlâ'nın ilmini temsil etmek için niye çaba göstermiyorsunuz?”
Rahmân Suresi içerisinde de göreceksiniz ki tekrar olarak algılansa da ayet hiç bir zaman kendini tekrarlamamakta, mutlaka yeni manalarını açmakta ve ortaya koymaktadır.
Rahmân Suresi’nde 31 kez tekrarlanan “Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân” ayetini daha iyi anlamak için ilk söylendiği ayeti yani 13’ncü ayeti açalım.
Ayete manasını vermemiz için Rahmân Suresi 12’nci ayetini hatırlayalım;
“Vel habbu zul asfi ver reyhân”; “Bütün tohumların içerisindeki o kokulara, o yapılara, o dizaynlara sahip bir İnsân-ı Kâmil vardır”
Bu ayetten sonra gelen “Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân” ayeti ile Allahü Teâlâ bizlere suredeki ilk uyarısını, ilk hatırlatmasını yapıyor; “Varlık alemine geldin ve o ilimler senin hayal aleminden silindi ama senin içindeki çekirdekten o çekirdeği elinde tutan Asfi'nin yani İnsân-ı Kâmil’in haberi var. (Yasin Suresi’nin son ayetleri de bunu tamamlıyor; "Eğer unuttuysan, bilmiyorsan, bunu bir bilene sor!"). Allahü Teâlâ size bu ilimleri öğrettiği halde hâlâ kendi habbenizi çoğaltma gücünü elde edemediniz mi? Size öğretilen bu ilimleri unutuyor musunuz? Örtüyor musunuz, gizliyor musunuz?”
Gördüğünüz gibi tekrar gibi görünen ayet bir çok derin manayı habbe gibi içinde taşımaktadır. Bir sure içerisinde aynı ayeti Allahü Teâlâ 31 kez söylüyorsa bunu kopyala yapıştır mantığıyla “O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” olarak ortaya koymak ne kadar doğru olabilir?
Rahmân Suresi sırlarını yavaş yavaş açıyor. Bu sırlar sizin varlık aleminize ayette buyrulduğu üzere İnsân-ı Kâmil’in sahip olduğu tohum gibi düşer ve içinizde büyür. Anlatır büyür, anlatır büyür, gelir sizi kucaklar. Anlatır büyür, alır götürür, geri getirir, alır götürür, geri getirir. Sever yaratır, yeniden getirir, Zatına katar, çok hoşlanır; Zatına katar "sen benimsin" der, alır zatına katar, katar mahveder, yok eder, O’nda fenâ eder. Fenâ mahvı gerektirir, mahv yoku gerektirir.
O içinde dayanamaz; “bir daha göreyim, bir daha zahir alemde bakayım, bir daha ona tecelli edeyim, bir daha halifem olarak onu göreyim” der ve tekrar varlık alemine gönderir. Bu böyle sürer gider...
Rahmân Suresi içerisindeki “Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân” ayetlerine genel bir bakış ile farklı boyutlardan yansıyan hallerini anlatmaya çalıştık. “Rahmân - İsm-i Azâm Sırrı” isimli kitabımızda daha detaylı halini bulacaksınız inşallah.
Cafer İSKENDEROĞLU